• Üye Girişi
  • Genç Pesiad
Pesiad
Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu

Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu

    • Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu-0
    • Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu-1
    • Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu-2

    Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu

    Arap Baharı ve Türkiye’nin Değişen Konumu konulu panel, Prof.Dr. Yasin Aktay, Prof.Dr.Samir Salha, Gazeteci Yazar Mustafa Özcan sunumuyla PESİAD Konferans Salonu’nda gerçekleşti.
    Arap Baharının tartışıldığı panelde ilk konuşmayı yapan Aktay, Bizler İslam adına hem de radikal İslam adına küreselleşmeyi hep eleştirdik. Küreselleşmenin karşıtı olarak içe kapanma olduğunu hiç fark etmedik. Ve esasında İslam’a aykırı olanın içe kapanma olduğunu hiç hesaba katmadık. İslam ümmet dinidir. Ümmet de küresel çapta bir yapılanmadır. Hac hadisesini düşünelim mesala. Dünyanın her tarafında her yıl milyonlarca insan bütün ulusal sınırları aşarak bir noktaya gelip buluşup kendi milli etnik dinsel ve ırksal bağlarını bir kenara bırakarak buluşuyorlar iletişim kuruyorlar ve bir süre sonra tekrar geldikleri yerlere dağılarak oradan aldıkları ufku kendi memleketlerine taşımış oluyorlar. Küreselleşme sürecinin sağladığı ulaşım ve iletişim ağlarının gelişmesi Müslümanların daha fazla ve kolayca hacca gidebilmesine fırsat tanıyor. Hac ve umre yolculuklarının Müslümanlar arasında artması küresel ümmetçi bir değerin yayılmasına güçlenmesine vesile olmuş oluyor.Dedi.
    Aktay, Küresel dünya düzlemin de eski yapıdan son derece şikâyetçi olduğunu, eski yönetim tarzına diyeti ne olursa olsun ses çıkarmaya başladıklarını belirtti.
    Aktay, Ayeti Kerimede, Onlar Kendi İçinde Olanı Değiştirmedikçe Allah’ta Onları Değiştirecek Değildir. Esasında bu ayet her şeyi özetliyor. Değişimin özü bizim kendimizi değiştirmek geçiyor. Biz kendimizi değiştirdikçe dünyanın da beraberinde değişeceğinin altını çizdi.
    Türkiye’nin Rol model söylemine Aktay, Arap dünyası için Türkiye model olma iddiasını sürdürdükçe çirkinleşiyor. Eğer bu rol model konusunu Araplar bizlere yakıştırıyorsa çok fazla dillendirmemek gerekiyor. Biz kendi kusurlarımızı görmesek o daha da tehlikeli bir sonuç olur. Ülke olarak bizlerinde çok eksiği var. Kendi meselelerini henüz tamamlamamış bir ülke olarak model olacak bir keyfiyette değiliz. Ancak Arap âlemine model olacak bir konu varsa bu ülkenin siyaset yapabilmesidir. Modelse bu modeldir işte. Siyaset bir insanı özgür kılan, bir insanı insan kılan bir şeydir. Dedi.
    Diğer Konuşmacı Salha, Bölgede 360 milyonluk bir Arap nüfusundan bahsediyoruz. Muazzam bir coğrafya. Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle artıları çok olan bir coğrafya. Peki, böyle bir coğrafyada bu denli bir nüfusa sahip Araplar stratejik anlamda nasıllar. Bana sorarsanız sıfır.
    Arap âleminde 1945 de kurulan Arap Birliği Teşkilatı. Arapları birleştirecek bir araya getirecek, uluslar arası platformda haklarını savunacak bir teşkilat.22 ülkeyi birleştiren bir teşkilat. Bu birlik çatısı altında Araplar bu gücü uluslar arası arenada nasıl yön verebilmiş. Mukayese yaparsak Avrupa Birliği teşkilatı 1951 kurulmuşken bugün geldiği noktayı düşündüğümüzde Arap Birliği Teşkilatının ne olduğunu anlarsınız. Kaldı ki Avrupa Birliği daha ağır şartlarda kuruldu.
    Arap Baharı çerçevesinde bu teşkilatın hızlı bir reform yapamayacağını belirten Salha, esasında Arapları dağıtan bu teşkilatın kendisinden başka bir kurum da değildir. Dedi.
    Salha, Arap baharı çerçevesinde bu teşkilattan da hareket edersek, liderler ve halklar arasında muazzam bir farkın oluştuğunu artık bilmeyen yoktur. Bunlar adı cumhuriyet olan devletler, bunlar sözde demokrasiyi benimseyen devletler. Ancak iktidarı ele geçirince ülkeyi bir kral gibi yönetmeye başladılar.Dedi.
    Salha, mevcut yönetimin lideri hastalanınca kendine alternatif aramaya başlıyor ve o kişide oğlu oluyor. Örneğin Hafız Esed ,Beşşar Esadı yönetime hazırlamıyordu.Başka bir oğlunu düşünüyordu.Trafik kazasında ölünce de,İngiltere’de tıp okuyan oğlunu çağırdı.Ve öncelikle anayasayı değiştirdi,mevzuatları değiştirdi.Beşşar Esadı subay yaptı.Ve tüm bunları 4 ay zarfında gerçekleşti. Ardından Suriye’nin devlet başkanlığına Beşşar Esed oturdu.Dedi.
    Salha, Beşşar Türkiye’ye kızıyor. Neden beni sıkıştırıyorsunuz. Sizler 30 sene mücadele ettiniz. Benden hemen bekliyorsunuz demekte. Ama kendisi 4 ayda bir devlet adamı olduğunu unutuyor. Yani isterse reformlar çok kısa bir sürede hayata geçirilebilir. Dedi.
    Panelde konuşma yapan Gazeteci Mustafa Özcan ise, Churchill’e atfedilen bir ifade var. Churchill yenidünya düzeni içerisindeki Türkiye’nin konumunu belirtmek için Türkiye ikiyüzelli kilo olarak kalması gerekir. Türkiye üç yüz kilo olursa sınırlarına taşar. Yani atak politikalar geliştirir. İkiyüz kilo haline getirirsek te bu sefer Anadolu’yu koruyamaz. Dedi.
    Özcan,1850’lerden 1990’lara kadar Türkiye Batı ailesi içerisinde yer alarak edilgen politikalar içerisinde yar aldı. Soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Türkiye bir anlamda ne yapacağını şaşırdı diyebiliriz. Kendi başına politika yapması gerektiğini anladığını belirtti.
    Arap Baharının esasında düşünülen bir beklentinin sonucu olduğunun altını çizen Özcan, iki yıl önceki Birleşmiş Milletlerin bir raporunda Libya’daki bu yapı bu şekilde devam ederse otuz kırk yıl içerisinde toplumsal dinamikleri yok olacak, sosyal çökme denilen vakanın ortaya çıkacağını söyledi.
    Özcan, Namık Kemal’ atfedilen bir söz var. Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal. Gerçekten İslam dünyasının önünde fazla bir seçenek yoktu. Eğer eski hal yani statüko devam etseydi İslam dünyasının geleceği karanlıktı. Dedi.
    Panel katılımcıların sorularını yöneltmesiyle son buldu.

     
    • Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için çerezler kullanılmaktadır.